Yeni bir yazının daha başındayız.Mutlu okumalar.

22 Ocak 2014 Çarşamba

MASON HANEDANLIKLAR PART 1 NASIL ZENGİN OLDULAR

Önceki yazılarımda size bu konudan uzunca bahsedeceğimi söylemiştim.Bu adamların ilk çıkış noktaları olan Waterloo savaşından başlayalım.Mayer Amschel Rothschild (1744-1812), Almanya doğumlu Yahudi iş adamıdır. Modern bankacılığın ve küresel ekonominin kurucularından kabul edilir. Dünyanın en zengin ailelerinden birini kurmuştur. Rothschild ailesi son 200 yıldır, dünyanın en zengin ve nüfuzlu ailesidir. 2007 yılında servetleri 3-4 trilyon dolar, kontrol ettikleri para ise 8-10 trilyon dolar olduğu tahmin edilmektedir. İngiliz merkez bankasını yaklaşık 80 yıl boyunca yönetmişlerdir. HSBC Bank, Bank of Scotland, De Beers, ABN Amro Bank, Rio Tinto en çok tanınan ve bilinen şirketleridir. Rockefeller ailesinin Standart Oil'i kurmasını finanse etmiş, bu sayede de halen Citigroup, Bank of America, Exxon-Mobil, RoyalDutch-Shell gibi şirketleri de dolaylı olarak kontrol etmektedirler. Dünya elmas ticaretinin %65'i, altın ticaretinin % 40'ı, bakır-uranyum-aluminyum ticaretinin de % 15'i bu aile tarafından yapılmaktadır. Kapanmış olan Osmanlı Bankasının da sahipleri ve kurucularıdır. Her bankerin yazılmış bir tarihi vardır; fakat bir tanesi tarih yazmıştır J.A Robson Rothschild hanedanlığının savaş ticareti, Napolyon'un, İngiltere ile yaptığı Waterloo Savaşı’yla başladı. Waterloo Savaşı’nda İngiltere'ye mal kaçıran ve birlikleri finanse eden aile bir yandan da her iki tarafa yüksek faizlerle borç veriyordu. 1820’lerden sonra finans çevrelerinde şu yargı genel bir inanç haline gelmişti: Avrupa'da tek güç vardır, bu da Rothschild’lerdir. Etkileri o kadar güçlüydü ki, hiçbir savaş Rothschild'lerin yardımı olmadan gerçekleşemezdi. Politika ve ticarette öyle güçlü bir pozisyona yükseldiler ki bir anlamda Avrupa'nın diktatörleri oldular. İngiliz kraliyet ailesini Çin’le savaşa ikna etmeyi başaran Lord Rothschild, finans için de söz verdi. “Afyon Savaşı”nın ardından, aile Hong Kong'un kontrolünü ödül olarak aldı. Burada kurdukları HSBC, sadece Rothschild’lerin para baronluğunu dünya üzerinde tescillenmesini sağlamadı, ay zamanda afyon ticaretinin de kontrolünü beraberinde getirdi. Osmanlı topraklarının çözülmesi ile birlikte Rothschild hanedanlığı iki koldan Orta Doğu'ya sızmaya başladı. Bir kolunu Irak'ın oluşturduğu sızmanın en önemli nedeni, Mezopotamya'daki zengin petrol yataklarıydı. Rothschild’ler, bölgenin güneyinde ise Siyonizm’i siyasal ağırlık merkezi haline getirdi. Filistin topraklarının Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılmasının ardından harekete geçen Lord Rothschild, İngiliz hükümetine baskı uygulayarak, İsrail’in kurulmasına start veren Balfour Bildirisi’nin (1917) yayınlanmasında etkili oldu Eğer Rothschild Ailesi, buna karşı koyarsa, herhangi bir Avrupa ülkesinin ciddi bir savaşa girebileceğine inanan var mı gerçekten?" Başta J.P. Morgan olmak üzere Rothschild’lerin Amerika'daki uzantıları olan finans kurumları, önce "Dawes Planı” sonra da "Young Planı” ile 1924 yılından sonra Almanya’yı adeta paraya boğdu ve böylece kısa bir süre içinde, yerle bir olan bu ülke, Hitler'in inanılmaz yükselişine zemin hazırladı. Rothschild Ailesi’nin finanse ettiği I.G Farben şirketi, Yahudi toplama kamplarında kullanılan ölümcül gazları Naziler için üretti. Bir çok Alman şirketin yanı sıra Hitler'e destek veren Amerikan sermayesi arasında General Motors, DuPont ve Ford gibi devler de bulunuyor. Rus Çar’a karşı Bolşevik İhtilali’ni finanse eden Rothschild’ler, Rockefeller ile birlikte Hazar petrollerini çıkartmak için imtiyaz aldı. Tüm dünya ABD’nin, Saddam Hüseyin’in silahsızlandırılması veya Irak'ın demokratikleştirilmesinden ziyade, bu ülkedeki zengin petrol yataklarının peşinde olduğunu biliyor. Irak 115 milyar varil ile kesinleşmiş petrol rezervleri bakımından Suudi Arabistan'ın arkasından dünyada ikinci sırada yeralıyor. Ancak kesinleşmemiş rezervle birlikte Irak'ın toplam petrol kapasitesinin 250 milyar varili bulduğu tahmin ediliyor. ABD ve İngiltere’nin iştahını kabartan bu büyük pastanın tutarı yaklaşık 7 trilyon doları buluyor. Bu muazzam servet, sadece ABD ve İngiltere’nin iştahını kabartmıyor; birçok devletinkinden daha büyük bütçelere sahip dev şirketleri ve zengin aileleri de yakından ilgilendiriyor. Tıpkı, yaklaşık iki yüz yıldır yaşanan savaşların ve kanlı iç çatışmaların birçoğunun finansörü ve ganimetçisi Rothschild Ailesi gibi.. Sermayesinin savaşlar ve kan olduğu bilinen, servetinin bugün 3 trilyon dolar olduğu tahmin edilen Rothschild hanedanlığı, dünya bankacılık ve finans sisteminin kurucusu olarak biliniyor. Sahip oldukları yüzlerce şirket ile iki yüz yıldır dünyanın finans ve siyasal dengelerini elinde tutan aile, birçok katliamın da finansörü olarak tanınıyor.Savaş tüccarlığından paranın efendiliğine Almanya'dan İngiltere'ye göçen Yahudi Mayer Ainschel Rothschild (1743-1812) ve Paris, Londra, Frankfurt, Napoli ve Viyana'ya gönderdiği 5 oğlunun (Amschel Mayer, Salomon, Nathan, Kalmann, Jakob Mayer) bankerlik kariyeri ile temelleri atılan hanedanlığın savaş ticareti, Napolyon'un İngiltere ile yaptığı Waterloo Savaşı’yla başladı. Waterloo Savaşı’nda İngiltere'ye mal kaçıran ve birlikleri finanse eden Nathan Mayer (1777-1836), bu dönemde bir yandan savaşı finanse ederken diğer yandan da hükümetlere yüksek faizlerle borç para veriyordu. Waterloo Savaşı’nın sona ermesi ve Napolyon'un kaybettiği haberi yine Nathan Rothschild'in güvercinleri sayesinde ilk olarak İngiltere'de duyuldu. Nathan Mayer, Waterloo'daki İngiliz zaferini, kurduğu erken istihbarat ağı sayesinde çok önceden öğrendi ve Londra borsasına koşarak aldığı hisseleri ertesi gün çok büyük miktarla satarak bir gecede inanılmaz bir servet elde etti. Kardeşlerinin yardımı ile Nathan Mayer, ayrıca İspanya'daki İngiliz ordusunu finanse etmek amacıyla Fransa'dan altın da taşıdı. Bu çabaları, Nathan'a İngiliz Hazinesi'nin temsilcisi unvanını kazandırdı. Savaşın sonunda, Rothschild Ailesi Fransa ve Avusturya'ya borç vermeye başladı. Bu dönemde Paris’teki tüm bankerlerin servetlerinin toplamı 300 milyon Frank iken, Rothschild’lerin sadece bu şehirdeki sermayesi, 600 milyon Frankı buluyordu. Lionel Nathan İngiliz Meclisi'ne seçilen ilk Yahudi’ydi ve oğlu Nathan Mayer (1840-1915) ilk Baron Rothschild oldu. Avrupa’nın diktatörleri Rothschild’lerin kurdukları bu hanedan ağı, onlara büyük bir ekonomik güç getirdi. Alman tarihçi Werner Sombart, Jews and Modern Capitalism (Yahudiler ve Modern Kapitalizm) adlı kitabında şöyle der: "1820 sonrasındaki dönem 'Rothschild’lerin çağı' olarak bilinir. Öyle ki yüzyılın ortasında finans çevrelerinde şu yargı genel bir inanç haline gelmişti: Avrupa'da tek güç vardır, bu da Rothschild'lerdir." John Reeves ise, The Rothschilds; The Financial Rulers of Nations (Rothschild’ler: Ülkelerin Finans Patronu) adlı kitabında şöyle diyor: Nathan Rothschild'in İngiliz Hükümetine ilk yardımı 1819'daydı ve 60 milyon dolarlık borç verdi; 1818-1832 arasında 105.400.000 dolar miktarında sekiz adet borç daha verdi; aşağı yukarı 700 milyon dolarlık 18 adet hükümet borcu oluşturdu. Etkileri o kadar güçlüydü ki hiçbir savaş Rothschild'lerin yardımı olmadan gerçekleşemezdi. Politika ve ticaret dünyasında öyle güçlü bir pozisyona yükseldiler ki bir anlamda Avrupa'nın diktatörleri oldular." Afyon Savaşı ve dünya liderliği Avrupa kıtasında birçok hükümeti borçla haraca bağlayan ve servetlerine servet katan Rothschild hanedanlığı “Afyon Savaşı” ile Çin ve Uzakdoğu’yla tanıştı. Bu dönemde Çin'de afyon ticareti yapan İngiliz tüccarların Çin İmparatorluğu ile ters düşmesinin ardından, İngiliz tüccarlar İngiliz Kraliyeti’nin desteğini almak üzere Rothschild ailesine başvurmuştu. İngiliz kraliyet ailesini ikna etmeyi başaran Lord Rothschild, Çin'e karşı yapılan “Afyon Savaşı”nı (1840) finanse etmeyi taahhüt etti. Çin'in mağlubiyeti ile biten savaşın ardından savaşın finansörü olan Rothschild Ailesi, İngiliz hakimiyetine geçen Hong Kong'un kontrolünü yardımlarının karşılığı olarak aldı. Yeni Hong Kong'da ilk önemli şirket olarak kurulan Hong Kong Shangai Bank Corporation (HSBC) sadece Rothschild’lerin para baronluğunu dünya üzerinde tescillemesini sağlamamış, aynı zamanda Çin'deki afyon pazarını da tekeline almasını sağlamıştır. Balfour Bildirisi ve İsrail'in kuruluşu Rothschild Ailesi için 19. yüzyılın ilk yılları en yoğun geçen yıllar olmuş; bir yandan Almanya'da sanayi devrimi sonrası Siemens, Bosch, AEG, Krupps gibi birçok şirketin kuruluşunu finanse etmiş, diğer yandan Amerika kıtasına geçerek altın uğruna yerli katliamlarında önemli roller üstlenmişti. Amerika kıtasının yeraltı zenginliklerini keşfeden Rothschild’ler, ilgisini altın ve diğer madenlere kanalize etti. Rothschild hanedanlığının bugün dünya altın ve elmas gibi yeraltı kaynaklarının yüzde 40'ına tek başına sahip olmasının temelleri o yıllarda atıldı. 19. yüzyılın ilk yılları Rothschild’ler için Ortadoğu’ya açılmaları açısından da önemli olmuştur. Osmanlı topraklarının çözülmesi ile birlikte Rothschild hanedanlığı iki koldan Orta Doğu'ya sızmaya başladı. Bir kolunu Irak'ın oluşturduğu sızmanın en önemli nedenini, Mezopotamya'daki zengin petrol yatakları oluşturdu. Rothschild’ler BP-Amoco firması ve Royal Duth Shell ile Irak pazarına girdi. Sermaye hareketini Orta Doğu'nun kuzeyine kaydıran Lord Rothschild, bölgenin güneyinde ise Siyonizm’i siyasal ağırlık merkezi haline getirdi. Filistin topraklarının Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılmasının ardından harekete geçen Lord Rothschild, İngiliz hükümetine baskı uygulayarak İsrail’in kurulmasına start veren Balfour Bildirisi’nin (1917) yayınlanmasını sağladı. İngiltere Dışişleri Bakanı Sir Balfour'un adını taşıyan bu belgeyle, Birinci Dünya Savaşı ile Osmanlı'nın elinden alınan Filistin'de bir "Yahudi vatanı" kurma hedefinin desteklendiği açıklanıyordu. Lord Rothschild, Yahudi Devleti’nin siyasi oluşumuna zemin ararken diğer yandan da kurduğu 2 milyon sterlinlik fon ile Filistin topraklarının satın alınmasını organize etti. Çok kısa bir zaman içinde Filistin topraklarının en verimli bölgeleri, bu fon sayesinde Yahudilerin eline geçti. Birinci Dünya Savaşı Birçok ünlü tarihçinin bu dönemdeki ortak kanısı, 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa kıtası dahil dünyanın herhangi bir yerinde savaşların Rothschild’lerin onayı ile başlatıldığı ve onay gelmese asla bir savaşın çıkmasının mümkün olamayacağı yönündeydi. Amerikalı ünlü tarihçi Hannah Arendt, “The Origins of Totalitarianism” (Totalitarizmin Kökenleri) adlı kitabında Rothschild’lerin gücüne değinirken 19. yüzyılda pekçok devlet adamının günlüklerine yeni bir savaş çıkmayacağını, çünkü Rothschild’lerin şimdilik böyle birşey istemediklerini yazdıklarına dikkat çekiyor. Arendt, özellikle Tarihçi J. A. Robson'ın Imperialism (Emperyalizm) adlı kitabında yazdığı şu satırların altını çiziyor: "Eğer Rothschild Ailesi, buna karşı koyarsa, herhangi bir Avrupa ülkesinin ciddi bir savaşa girebileceğine inanan var mı gerçekten?" Bu, Rothschild’lerin tek başlarına bir devlet kadar güç elde ettikleri anlamına geliyordu. İşin bir başka ilginç yanı da Rothschild’lerin bu kazançlarının çoğu kez başkalarının yıkımını getirmesiydi... Yerel savaşların hakimi durumundaki Rothschildler, aynı zamanda Birinci Dünya Savaşı’nın perde arkasındaki en önemli güç konumunda bulunuyordu. Amerikalı yazar Eustace Mullins, “The World Order: Our Secret Rulers” (Yeni Dünyanın Düzenleyicileri) adlı kitabında, Birinci Dünya Savaşı ile Rothschild’ler arasıdaki bağlantıyı kurarken savaş sonunda oluşan durumun dikkatle incelenmesi gerektiğini vurguluyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması ve buna bağlı olarak yeni çizilen Ortadoğu haritası ile Çarlık Rusyası’nın dağılma sürecine girmesinin dünyayı yeniden şekillendiren gelişmeler olduğunu kaydeden Mullins, Rothschild’lerin savaşan her iki tarafı da yönlendirdiğini, kitabında bahsettiği finansörler arasındaki hiyerarşik ilişkiye dayanarak söylüyor. Mullins’e göre, ilişkinin hiyerarşik olması ise Yahudi finansörler arasında asırlardır süren bir gelenek. Birinci Dünya Savaşı’nın geçtiği yıllarda ise hiyerarşinin tepesinde Yahudi finans dünyasının bir numarası olan Rothschild’ler oturuyordu. Rothschild'in parası Hitler'in sermayesi oldu Birinci Dünya Savaşı’nın ardından ekonomik anlamda yerle bir olan Almanya’nın yeniden inşası da Amerikalı finans çevrelerine ihale edildi. Başta J.P. Morgan olmak üzere Rothschild’lerin Amerika'daki uzantıları olan finans kurumları, önce "Dawes Planı” sonra da "Young Planı” ile 1924 yılından sonra Almanya’yı adeta paraya boğdu ve böylece kısa bir süre içinde yerle bir olan bu ülke, Hitler'in inanılmaz yükselişine zemin hazırladı. Hitler'in savaştan önceki yıllarda inanılmaz savunma harcamaları ve büyüyen askeri gücü Rothschild hanedanlığının onayı ve yardımlarıyla oluşturuldu. Amerikalı tarihçi Anthony C. Sutton'un “Wall Street and the Rise of Hitler” (Wall Street ve Hitler'in Yükselişi) kitabında bu dönemi özetlerken Amerikalı finans kuruluşlarının sadece Almanya’nın yeniden yapılanması için değil, bilinçli bir biçimde Hitler ve onunla birlikte yeni bir canavarın doğuşunu da sağladıklarını kaydediyor. Nazi gazlarına Yahudi sermayesi İkinci Dünya Savaşı öncesinde Almanya'nın parlayan yıldızı kimya ve ilaç sektörüydü. Özellikle bu alanda Almanya'da ortaya çıkan şirketler sadece Avrupa'nın değil, tüm dünyanın kimya ve ilaç alanlarında bir kartel oluşturdu. Bunlar arasında en büyüğü Rothschild’lerin finanse ettiği ve diğerlerinden farklı bir konuma sahip olan I.G. Farben Firması’ydı. I.G Farben, kömürden benzin üretmenin yöntemini geliştirerek, bu buluşunu Amerikalı Standart Oil şirketi ile imzaladığı anlaşmayla daha da geliştirdi. David Rockefeller'in, Standart Oil Şirketi (514 bin hisse) ile ortak olduğu ve Rothschild Ailesi’nin finanse ettiği I.G Farben firması, daha sonra geliştirdiği ürünlerle önce Alman sanayisini beslerken daha sonra toplama kamplarında kullanılan ölümcül gazları Naziler için üretti. Birçok Alman şirketin yanısıra Hitler'e destek veren Amerikan sermayesi arasında General Motors, DuPont ve Ford gibi devler de bulunuyor. Almanya’da her iki dünya savaşında yaşananların bir benzeri Rusya'da, bu kez daha büyük bir çapta karşımıza çıkıyor. Rusya topraklarındaki zengin yeraltı zenginliklerini ele geçirmeye hevesli şirketler, Rus Çarı’na karşı oluşacak bir ayaklanmayı finanse etmekten çekinmediler. Bolşevik İhtilali’nin (1918) başarı ile sona ermesi ve Rus Çarı’nın idam edilmesinin ardından isyancılarla ilk anlaşma imzalayan ve Hazar Petrolleri’nin çıkarılması için imtiyaz elde eden şirket Standart Oil (Rockefeller) oldu. İsyanın finanse edilmesinden Hazar petrollerinin çıkartılmasına kadar, Rockefeller ile birlikte bu işten en karlı çıkan aile ise savaşlarla para kazanmak konusunda oldukça tecrübelenen Rothschild hanedanı oldu. Kara kıtada 1 milyon ölü insan Afrika’da 90'lı yıllarda Ruanda ve Burundi'deki iç çatışmalarda 1 milyondan fazla kişinin öldüğü katliamlar yaşandı. Buradan parlayan olaylar, Zaire'ye sıçramış ve Mobutu Sese Seko’nun devrilmesiyle sonuçlanmıştı. İlk bakışta Hutu ile Tutsi kabileleri arasındaki etnik farklılıkla açıklanan savaşın temelinde aslında çok başka bir neden vardı: Elmas. 1 milyondan fazla kişinin ölümüne, yüz binlerce insanın göç etmesine neden olan bu iç savaşın perde arkasındaki mimarı, dünyanın en büyük altın ve elmas üreticisi olan Rothschild hanedanlığına ait Debeers Firması’ydı. On binlerce insanın ölümüne neden olan savaşın sahnelendiği ülke ise, dünyanın en önemli elmas yataklarına sahip 5 ülkeden birisiydi... Bugün serveti 3 trilyon doları aşan Rothschild hanedanlığı dünyanın en büyük ilk 10 bankasının 3 tanesine sahip. Dünya yeraltı zenginliklerinin yüzde 40'ına da bu aile hükmediyor. Aile bireyleri kendilerini vakfa veya bilime adamış gözükmesine rağmen, başta Yahudi George Soros gibi birçok para baronu Rothschild’lerin emri altında. Dillere destan bu servet ve itibarın gerisinde ise okyanusları dolduran kan, vahşet ve dünya savaşları var... Osmanlı da Rothschild'lere borçlandı Osmanlı ekonomisi, Rothschild hanedanlığı ile ilk kez Ruslar'a karşı yapılan Kırım Savaşı'nda (1853-1856) tanıştı. Osmanlı İmparatorluğu, savaşı finanse etmek için Londralı bankerlerden yüksek faizle borç aldı. (24 Ağustos 1854) İngiliz bankerlerden yüzde 6 faizle 3.000.000 sterlin alan Osmanlı tarihindeki bu ilk borcuna karşılık Mısır’dan alınan vergiyi teminat göstermişti. Yine 27 Haziran 1855’te ikinci bir anlaşma ile Osmanlı yönetimi, Kırım Harbi masraflarını karşılayamadığı için Rothschild aracılığı ile İngiltere’den borç aldı. Mısır vergisi, Suriye ve İzmir gümrük gelirlerinin teminat olarak gösterildiği anlaşmayla Osmanlı yönetimi, 5.500.000 lira borç aldı. Bu borçlanmalarının ardından da Osmanlı'nın ekonomik çöküşü hızlandı. “Novus Ordo Seclorum” (Yeni Dünya Düzeni) İkinci Dünya savaşının sona ermesi yeni sınırların çizilmesine neden oldu. Yeni ülkeler doğdu ki bunların en başında İsrail geliyor. İsrail açısından sadece sınırlarının çizilmesi değil, bir başka anlamı daha vardı İkinci Dünya Savaşı’nın. Rothschild hanedanlığının baskısı sonunda yayınlanan Balfour bildirisi, Filistin topraklarının Osmanlı hakimiyetinden alınmasını ve bir devletin kurulmasını belki sağlamıştı ama gerekli Yahudi nüfus yoğunluğu istenilen seviyeye getirilememişti. İkinci Dünya Savaşı, satın alınan topraklardaki hızlı nüfus artışının da istenilen seviyeye gelmesini sağladı. Savaş sonunda en az bilinen fakat en önemli konulardan birisi de savaşın Amerika üzerindeki ağır maliyetiydi. İkinci Dünya Savaşı Amerika'ya 400 milyar dolara mal oldu. Bu maliyeti karşılayamayan ABD bütçesi 200 milyar dolar açık verince, başta Rothschild olmak üzere onunla birlikte hareket eden bankerler, “yeni Amerika”yı yani “Yeni Dünya Düzeni”ni finanse etmeye başladı.
 Devam edecek...

Hiç yorum yok: